30 Eylül 2010 Perşembe

çanakkale

Ve nihayet Çanakkale'ye ulaşıyoruz. Toplamda 180 km yolu sabah çıkıp akşam vararak alıyoruz. Bunu kutlamaya değer bulup hemen Yalıhan'a gidiyoruz. Gelsin biralar...
Eser miktarda bira içtikten sonra otele yerleşiyoruz. Akşam BJK-FB maçını izlemek için yer kovalıyoruz. Esasında Yalova Restoran'da deniz ürünlerine gömülcektik ama onu dönüşe bırakıyoruz.
Bir yer bulduk ve oturduk. Rakı faslına geçtik. Başta son derece efendi olan garsonumuz vakit ilerledikçe yamulmaya başlıyor. Arasıra sarılıp espri yapıyor ama sarhoşluğu hesaba sokmasına engel olamıyor.
Eser miktarda rakı içtikten sonra çorbacıya yürüyoruz. Çorbacının kitlesi oldukça farklı. Çıtı pıtı kızlar baya baya şehla gözlerle kelle paça içiyolar. Hatta bi abla gelip tek başına işkembesini hörpletiyo. Barda aynı derecede sarhoş görseniz yanaşabileceğiniz ablaya çorbayı içerken asılmak göt ister gibi geliyo. Trakya ve havarisinin gözünü seviyoruz.
Bu arada bizim sarhoş garson da geliyo çorbacıya. Soktuğuna bakmadan bide selam veriyo şerefsiz. Ağzının ortasına çaksak mı diye düşünüyoruz. Ama ağzın üstündeki kırmızı burun çok sevimli yahu.

28 Eylül 2010 Salı

ilk bira...

Biga'da biraz fazla oyalanıyoruz. Saat 15.00 civarı Çardak'a varıyoruz. Çanakkale'ye de az kaldığı için gelsin günün ilk biraları. Bu arada iki adet 50 lik bira 6.- TL.

25 Eylül 2010 Cumartesi

biga

Biga'ya ulaştığımızda öğlen oluyor. Yolumuza çıkan sorunları endurosal yöntemlerle çözdüğümüz için gururluyuz. Ruhumuz macerayla besleniyor. Bir de köfteyle. Hem de tarzan köfteyle! 

depo kapağı

Feribottan indikten sonra öncelikle Biga'ya doğru yola çıkıyoruz. Hiç rüzgar yok. Nefis gidiyoruz. Tahmin ettiğimizden daha hızlı yol alıyoruz. (90-100 km/h) Yaklaşık 15-20 km ilerledikten sonra XL 200 ün benzini bitiyor. Kendisinin benzin göstergesi ya da uyarı ışığı olmadığı için kilometre saatinden takip etmeniz gerekiyor. Neyse yedek depoya alıyorum. Benzinliğe ulaşıyoruz...
Yolculuk öncesi değiştirdiğim kontak anahtarının, benzin deposunu da açtığı gerçeğini burada anlıyorum. Resmen sıçtık. Benzin alamıyoruz. Gezinin burada bitmesi ihtimali maceracı ruhlarımızı söndürüyor. Başka  bir yol olur umuduyla Atilla Abi'yi arıyoruz. (ustaların ustası) Siz bişekil açın gelince hallederiz ben unutmuşum o kapağı diyor. (kuntizlerin kuntizi)
Neyse efendim çakıyla girişiyorum kapağa...olmuyor...daha da asılıyorum...ve zafer!


feribot

Gezimizin ilk ayağı olan Çanakkale'ye ulaşmak için yola koyuluyoruz. Otobandan gitmek istemediğimiz için feribotla Bandırma'ya geçeceğiz. Oradan yaklaşık 170-180 km sonra Çanakkale'ye ulaşacağız.
Ferbot biletindeki "motorsiklet" yazısı gurur verici. Altkattaki fotoğrafımız pek gurur verici değil. Feribottan inince "millet bi dağılsın önce" diyerek verdiğimiz çay molası çakalca.


24 Eylül 2010 Cuma

Bir gece önce

Şimdi biz enduro ruhuyla yoğrulmuş son derece özgürlükçü insanlarız ya. Ehliyet, ruhsat, sucuk alıp yollara dökülücez. Toplum (Berna'yla Ceren) aykırı insan istemiyo arkadaş. Herkesi normalleştirmeye çalışıyo. Dolayısıyla biz sucuk yerine ütülü t-shirt, temiz iç çamaşırı, diş fırçası dolu çantalarla yola çıkmak zorunda kalıyoruz. Bu fotoğrafta toplumun bir kısmının beni uğurlarken sabah çekilmiş fotoğrafı. Kocasını maceraya uğurlarken tedirgin bir hali yok gibi sanki...ama birazda var gibi bence.

16 Eylül 2010 Perşembe

Yarım yol ileri...

Normalde 18 yaşıdaki çocukları bile heyecanlandırmayacak maceramız için hazırız. Bir yıl üzerinde konuştuk. Rota olarak Güney Amerika, Afrika, Türkiye turu planlarımızdan sonra Çanakkale'ye gitmeye karar verdik. Altımızda bir adet sürat ve tork canavarı Yamaha XT 125 (90 km/h son sürat, 11 bg, taşlaşmış lastikler), bir adet himalaya fatihi Honda XL 200 (110 km/h son sürat, 14 bg, yağ yakıyor) var. Bu nedenle gerekli önlemleri aldık. Yüksek hızda seyrederken (60 km/h) oluşabilecek kazalara karşı kask, eldiven, korumalı mont, dizlik, outdoor ayakkabılar giyerek motosikletlerimizden daha ağır olacağız. İki motosiklet için tek top case'imiz olduğu için yanımıza fazla birşey alamayacağız. Alınacaklar listesinde ehliyet, ruhsat ve sucuk var...